25 Eylül 2012 Salı

İstanbul'u Tanımak İçin

'İstanbul'u tanıyorum' diyebilmek çok zor. Hele benim gibi sürekli kendinden şüphe eden bir insansanız çok daha zor.

Çünkü İstanbul eski, girift ve çok katmanlı. Bir yerden başlayınca, nereye gideceğinizi bilemiyorsunuz. Öğrenmeye dalıp, hikayelerin ve bilginin peşinde dolaşıp duruyorsunuz.

En basit örnek Ayasofya. Önce  kilise, sonra cami şimdi de müze.Constantinople'dan Konstantiniyye'ye oradan da İstanbul'a uzanan yolculuğun en önemli tanığı.  Mimari özellikleri bile yeterince etkiliyken onunla ilgili efsaneler, içinde geçen olaylar onu apayrı bir varlığa çeviriyor. İstanbul'un Hristiyan, Müslüman sonrasında da laik dönemini simgeliyor.

İstanbul, İstanbullular oldukça var, onlarla yaşıyor.Bizans ve Osmanlı dönemindeki etnik çeşitlilikle zenginleşiyor, imparatorluk başkenti olarak dünyayı yönetiyor.

İstanbul hakkında okumayı çok seviyorum. Sadece tarihini değil, yaşayanların hikayelerini, sosyolojik değişimlerini de okumak istiyorum.




Tesadüf eseri aldığım Peter Clark'ın yazdığı 'İstanbul' kitabını çok beğendim. Seyahat ve kültür yayıncılığı üzerine uzmanlaşan Interlink Books'un 'Cultural History' serisinden çıkmış. Seride New York, Roma gibi başka büyük şehirler de var.

Kitap ne bir rehber kitap, ne de tarih kitabı. İkisinin karışımı. Büyük Konstantin'in şehri kurduğu tarihten günümüze kadar İstanbul'un gelişimini okuyorsunuz. Ama kuru kuruya bir anlatım değil bu. Osmanlı ve Bizans'ın benzerliklerinden, AKP'nin şehircilik politikalarına, 4 kuşak Osmanlı'ya hizmet eden Balyan ailesinden 1915 olaylarına kadar çok farklı konularda hikayeler biraraya geliyor.

İstanbul hikayelerle örülü


Bir sürü bilgi ve enteresan hikaye kitapta editöryal başarı ile son derece akıcı bir dille anlatılmış. Kiril alfabesinin adının Hristiyanlığı Balkanlara yaymak için gönderilen ve bölge için bir alfabe geliştiren   Bizanslı papaz Kiril'den geldiğini bu kitaptan öğrendim. Çırağan Sarayı'nın türbeler üzerine yapıldığını ve sarayda ardı ardına gelen felaketlerin bu saygısızlığa bağlandığını da.

Bizans ile Osmanlı arasındaki benzerlik ve geçişler her okuduğumda beni etkiliyor. Çok kültürlü ve çok dinli iki imparatorluk aynı topraklar üzerinde çok uzun yıllar hüküm sürdü. Köken değil, yetenek ve sadakat önemliydi. Osmanlı yönetime dair pek çok geleneği Bizans'tan aldı. Bizans hem bizim hem de Batı'nın çok uzun bir dönem görmezden geldiği fakat çok çok önemli bir medeniyet.

İttihat ve Terakki'nin iktidara gelişi, Birinci Dünya Savaşı ve işgal yılları İstanbul'un görkemini yitirmesine neden olan yıllar. Kurtuluş Savaşı'nın ardından kurulan Cumhuriyet ise İstanbul'a küs ve kırgın. 1990  sonrası ise büyük göç dalgası ve dünyaya açılma ile yepyeni bir dönem başlıyor. Yazar, şaşırtıcı derecede hakim yeniliklere ve ilginç detaylara. Futbolun üç büyüklerinden, Koç ve Sabancı ailesine kadar İstanbul için önemli pek çok detay var kitapta.

Kitap çok zengin ayrıntılarla dolu. İstanbul ve tarih meraklıları için okuması zevkli bir kitap. Bu kitabı rehber kitap olarak değil, İstanbul'u daha yakından tanımanızı sağlayacak bir kitap olarak görmelisiniz. Mekanlar, olaylar ve kişiler hakkında önceden bir miktar bilgi sahibi olmanızda fayda var.

Ben Remzi Kitabevi'nden almıştım. Bulamazsanız Amazon'dan alabilirsiniz. Umarım yakın zamanda Türkçe'ye de çevrilir.